Bilişsel Davranışçı Hipnoterapi

Bilişsel Davranışçı Hipnoterapi

Bilişsel davranışçı terapi ve hipnoterapinin entegrasyonundan oluşan bir uygulamadır. Anksiyete bozukluklarının tedavisinde bilişsel davranışçı terapilerin etkili olduğu bilinmektedir. Ne var ki son yıllarda bir dizi olguda BDT ile tedaviye yeterli cevap alınamamıştır. Bu durum klinisyenleri yeni arayışlara yöneltmiştir (Fıstıkçı ve ark. 2015).

Günümüz terapi dünyası entegrasyona doğru gidiyor dersek herhalde yanlış olmaz. Bilişsel terapilerin, davranışçı terapilerle birlikteliği modern psikoterapilere bütünleşme yolunda farklı bir ışık yakmış oldu. Katı bir teorik yaklaşımdan daha çok, hasta merkezli eklektik ya da bütünsel anlayışla yapılan müdahaleler daha fazla tedavi yararına işaret etmektedir. 

Tek tek terapilerin kendileri kimi hastalıklara yeterli cevap oluşturamayınca yeni arayışlar kaçınılmaz olmuştur. Modern hipnoterapi yaklaşımı bu anlayışın bir ürünü olarak hipnoz ile bilişsel davranışçı terapileri birleştirmiştir. Bu yeni yaklaşım bilişsel davranışçı hipnoterapi (BDH) adıyla fobiler ve anksiyete bozukluklarında başarıyla kullanılmaya devam etmektedir (Boutin ve Tosi, 1983; Golden, 2006; Alladin, 2008/2013).

Kirsch ve diğer araştırmacıların (1995) 18 çalışmanın meta analizinden elde ettikleri sonuç; hipnozun terapinin etkisini arttırdığı yönündedir. Benzer şekilde Gibbons ve ark. (1970) sistematik duyarsızlaştırma uygulamasının etkisini arttırmak için hipnozu kullanmışlar ve olumlu sonuç elde etmişlerdir. Nitekim hipnoterapi, üzerinde çalışılan sorunla sınırlı kalmayan, benzer temadaki duygusal ve davranışsal süreçlerle alakalı olumlu gelişmeleri de gerçekleştirebilen geniş bir etkinliğe sahiptir.

Araoz (2011), “Cinsel terapide yeni hipnoz” kitabında hipnozu terapilerine ilave ettiğinde oluşan hızlı ve köklü değişimi şu sözleriyle ifade ediyor: “Herhangi bir tedavinin nihai kanıtı onun uzun dönem etkileridir. Benim gibi başlangıç olarak hipnozu kullanmamış pek çok klinisyen, danışanların bu yeni araçla daha hızlı ve kökten değiştiklerini ve değişimlerinin daha kalıcı olduğunu gözlemlemiştir. 

Daha çok danışanıma daha hızlı yardım edilebilmiş ve hipnoz kullanmadığım dönemlere oranla daha uzun etkili sonuçlar alınmıştır. Daha da ötesi; klinik uygulama daha yaratıcı, daha heyecanlı ve daha çeşitli hale gelmiştir. Dolayısıyla hipnoz sadece danışana değil, klinisyene de faydalıdır.”
Anksiyete bozukluklarında danışanlar genel olarak; maladaptif bilişler nedeniyle abartılı yorumlarda bulunmakta, başta gerilim, gerginlik, olumsuza odaklanma, beklenti kaygısı yaşamakta ve anksiyetenin diğer fiziksel belirtilerini sergilemekte ve çözüm olarak da kaçınma davranışlarında bulunmaktadırlar. BDT’ye eklemlenerek klinik uygulama dünyasına giren BDH, bu üç belirti üzerindeki etkisiyle dikkat çekmektedir.

Hipnoz, anksiyete bozukluklarının fiziksel belirtileriyle baş etmek için kullanılabilir. Henüz seansların başında iken gevşeme- rahatlama ve ego güçlendirme telkinleriyle hasta belirtilere karşı cesaretlendirilir. Üstesinden gelemeyecek kadar ağır sıkıntıları olduğuna inanan ve bu yüzden kaçınma davranışları sergileyen hasta için ulaşılan bu nokta cesaret vericidir. Kontrolün kendinde olduğu inancı böylece pekişmiş olur.

Fobiler, kaygı bozuklukları, travma geçmişi olanlar ve duygu durum bozukluklarında en önemli sorunlardan biri, verilen ev ödevlerinin yapılmaması, yapılamaması ya da ihmal edilmesidir. Ödevlerine özen gösterenlerde bile aldığımız geri bildirimlerde kimi zaman isteksizlik şikâyetleriyle karşılaşabiliyoruz. Hipnozun bu aşamada kullanılması olumlu sonuçların alınmasına yardımcı olmaktadır. Otohipnoz şeklinde hastalara verilen ödevler genelde terapi sürecine katılımı sağlamakta ve başarılı tedavi sonucu olarak geri dönüşler vermektedir. İmge altında önceden ev ödevi bir deneyim olarak yaşatılmakta buradan cesaretle danışan terapiye yüksek bir motivasyonla katılım sağlayabilmektedir.

Hipnoz, olumsuz kendi kendine hipnoza (NSH, NOH) diğer bir değişle maladaptif bilişlere alternatif görüşler getirerek bilişsel yeniden yapılandırmanın inşasında etkin rol oynayabilir. Olumsuz kendilik algısı ve negatif duygular anksiyete bozuklukları, duygu durum bozuklukları ve fobilerde sık karşılaşılan sorunlardandır. BDH bu sorunu, olumlu duyguları uyandırarak, ego güçlendirme yöntemiyle kendine güveni artırarak ve akışına bırakma tekniğiyle kendi kendine yetebilirlik algısını oluşturarak çözümleyebilir (Alladin, 2008/2013).

Hipnoz, fobiler, anksiyete bozuklukları ve duygu durum bozukluklarında sıkça karşılaşılan kaçınma davranışlarıyla baş etmede güçlü bir yardımcıdır. Hipnoz, oluşturduğu bedensel ve algısal değişiklikler aracılığıyla duyarsızlaştırma (Gibbons ve ark. 1970) ve taşırma terapilerinde terapi sonuçlarına olumlu katkılarda bulunur. Kaçınma davranışı terapileri sekteye uğratan önemli sorunlardan biridir. Yüzleşme (ya yada üstüne gitme) aşamalarında olası kaygıyı kaldıramayacağını varsayan danışan ya kaçınarak uygulamayı icra etmemekte ya da sonuç alıcı bir çabanın içinde yer almamaktadır. Cesaret ve motivasyonun kırıldığı bu noktada hipnoz önemli bir yardımcıdır. Hipnoz altında yapılacak bir uygulama cesaretin sağlanması ve terapiye olan inancı ve güveni tekrardan tesis edebilir.

Hipnozla birlikte kullanılan BDT’nin kaygının dağılmasına olan etkisi, sadece BDT’ye göre daha iyidir (Schoenberger, 2000).  Yapılan çalışmaların sonuçları, klinik protokolde hipnoza yer verildiğinde terapiye yönelik başarı beklentisinin arttığı ve sujenin hipnoterapist tarafından verilen telkinlere katılımını sağladığı yönündedir (Bryant, 2008/2015).

Kısacası hipnoz tedavilerde;  stres ve kaygı belirtileriyle baş etmede, fobik kaçınma ve ötelemeleri önlemede, sistematik duyarsızlaştırmada (K.Fuchs ve ark. Akt: J.LoPiccolo, 1978), bilişsel yeniden yapılandırmayla bilişsel kontrolü sağlamada, regresyon yöntemiyle geçmiş zaman çalışmalarında, dikkati olumlu deneyimlere yönlendirmede ve ego güçlendirmede başarıyla kullanılabilir. Böylece birey, öz kontrolü, bilişsel süreçleri, düşünsel, duygusal ve davranışsal geçmişi ve fiziksel fonksiyonları üzerinde yeni kazanımlar sağlar. Danışan elde ettiği cesaret ve motivasyonla terapide kalmaya devam edebilir, terapilerini yarıda kesmez.