BDH Terapistlerinin yaklaşımı nasıl olmalıdır?

BDH Terapistlerinin yaklaşımı nasıl olmalıdır?

Bilişsel davranışçı terapi temelli yaklaşımımız, henüz hasta ile ilk tanışmada kendini göstermekte ve öykünün alınması sürecinde dikkat edilecek noktalar bakımından diğer uygulamalara göre biraz farklılık göstermektedir. Empati, saygı, değerlilik, hoşgörü ve karşılıklı güven ilişkisini temel alan terapist bu terapilerde pasif değil aktiftir. Yönlendirmeler de dahil olmak üzere terapi süresince aktifliğini korumaktadır. 

Anamnez alımında soruları, olası maladaptif bilişlerin ortaya çıkartılması üzerine temellendirir. Sorularıyla süreci yönlendirir, farkındalığın gelişmesine katkıda bulunur. Yanlış inanış ve düşüncelerin kaygı bozuklukları ve duygu durum bozukluklarının ortaya çıkmasında önemli rolleri olduğunu kabul eder. Bunların tanınması ve değişimlenmesi terapinin çatısını oluşturur. Bu bağlamda bir taraftan psikoeğitime ağırlık verirken, diğer taraftan destekleyici, motive edici ve hoşgörülüdür.

Yargısızdır ve empatik yaklaşım sunar. Dogmatik bir şekilde sadece bir ekole körü körüne bağlı kalmaz. Hasta merkezlidir. O an, o hasta için ne gerekli ise, onu hiçbir komplekse kapılmadan yerine getirir. Bunu yaparken hastanın terapi sürecine katılımını motive eder. 

Ev ödevlerinde kararlı olmakla birlikte, önceden işin rasyonelini sunmuş olması yapılabilirliği mümkün kılar. Bu bağlamda bütüncül olduğu kadar aynı zamanda eklektiktir. Hastaya ve hatta o seansa özel uygulamalara açıktır ve yerine getirmektedir.

Psikoeğitimde sadece bilgilendirme ile görevini sınırlı tutmaz. Bilgilendirir, bilgilenir, hastasını tanır ve bilişsel yeniden yapılandırmayı inşa etmeye başlar. Bilişsel yeniden yapılandırma süresince asla buyurgan değil, aksine müşfik bir yaklaşım sunar. Karşısında örselenmiş bir kimlik olabileceğini daima hatırlar. Yaralı kendiliğe sahip bir kişi için egoyu güçlendirmenin ne demek olduğunu ve bunun önemini çok iyi bilir. Psikoeğitim ve ego güçlendirici hipnozu (sığınak) bu yüzden temel çıkış noktalarından biri olarak görür. 

Psikoeğitimi sadece BDT teknikleriyle sınırlı tutmaz. Hipnoterapinin eşsiz gücünü işe koyar ve bu konuda da hipnoterapiye yer verir. Hipnoterapinin kısa sürede ve kalıcı etkisinden yararlanmayı umar. Bunu hipnoterapi öğrenilir kabulünden hareketle otohipnozlarla destekler. Hastasına öğretir ve takip eder.

İlk seansı psikoeğitime ayırır. Burada tüm terapi sürecini ve ilk formülasyonu hastası ile paylaşır, adeta onayını alır. Bilir ki, bu durum hastasının tedaviye olan katılımını olumlu yönde etkileyecektir. Bu seansta onların yalnız olmadığını diğer hastalarından örneklemlerle açıklamayı uygun bulur. Hastası rahatlar, “demek ki sorun sadece bende değilmiş!” Tüm bunlar ve tedavi süreci hakkında yeterince bilgi sahibi olan hasta tedaviye daha rahat uyum sağlar ve kendini yalnız hissetmez terapistine güven duyar. 

Tetikleyici ve sürdürücü etkenlerin neler olduğunu inceler. Yüzeyde var olanların dışında derinlerde neler olabileceğine de odaklanır. Gerekirse, bilinçaltı mekanizmalara atıfta bulunur. 

Erken çocukluk dönemi etkilerini dikkate alır. Kişilik yapısına bakar, yaşam stratejilerinin olası nedenler arasındaki payının ne olabileceğini araştırır, temel inançlar, ara inançlar, afonksiyonel şemalar ve nihayet olumsuz otomatik düşüncelerin hastalığın gelişimi ve formülasyon üzerindeki etkilerini inceler, tayin eder.  Bilir ki, kişinin derinlerde yatan kuralları, sayıltıları ve inançları onun cinsel ilişkisini etkiler. Düşüncelere, duygulara, davranışlara ve beden tepkilerine özel bir önem verir. O an orada olanlara yüklenen anlamın duygular ve davranışlar üzerindeki etkilerini paylaşır.

Yanlış öğrenilmiş davranışların, bilgi eksikliğinin, yanlış bilgilenmenin, yanlış inanışların ve abartılı beklentilerin psikolojik sorunlardaki etkileri yadsınamaz. BDT’nin bilişsel yeniden yapılandırma ile üzerinde çalıştığı belli başlı konular daha sonra sistematik duyarsızlaştırma ve hipnoterapi gibi diğer tekniklerle giderilmeye çalışılır. Daha gerçekçi beklentiler sorunun çözümüne yardımcı olacağı gibi aynı zamanda sürecin rahatlayıp terapiye odaklanmayı da sağlayabilir. Ev ödevlerinin deneyim kazanmak adına önemine özel vurgu yapılır. Ev ödevlerindeki kimi başarısızlıklar geriye yönelik olarak mutlaka ele alınır. Ev ödevinin yapılamamasının gerekçesi takip edilir. Birlikte bir çıkış noktası bulunur, danışan kaderine terk edilmez. Ev ödevleri sayesinde doğru zannedilen birçok yanlış değiştirilmiş, teorikte öğrenilenler pratiğe aktarılmış olur. 

Ev ödevlerine gelişen direnç çoğu zaman bilinçaltı faktörlerin varlığını düşündürtür. Olası etkenlerin incelenerek ele alınması bunun da farklı terapi ekolleriyle zenginleştirilmesi gerekebilir. Bütüncül psikoterapi mantığı burada devreye girer. 

Ev ödevlerinin kolay ve bir devamlılıkla sürüdürülebilmesi hipnoterapilerle daha mümkün hale gelmektedir. Başlangıçtaki zorlayıcı uygulamaları önce hipnotik imge altında çalışılmasıyla kolaylaştırılır, sistematik desensitizasyonun başarı ile tamamlanmasında yine hipnoterapinin eşsiz etkisi yadsınamaz. 

Stresin genel vücut gerilimi ve kasılmalarına yol açtığı bilinen bir gerçektir. Gevşeme temelli hipnotik rahatlama uygulamaları beden, ruh, zihin üçleminde bir rahatlamaya neden olmakta, ego güçlendirici telkinlerle güven dolu bir çalışma ortamı sağlanmaktadır. Kendine güven noktasında düşük kendilik değerine sahip bireyler için bu uygulamalar can simidi mesabesindedir.
BDH terapistleri, fobik kaçınmalara özel bir önemle yaklaşır. Hipnoz altında ilk uygulamalarını gerçekleştiren danışanların daha sonra gerçek uygulamaya daha kolay geçiş yapabileceğini bilir. 
BDH terapistleri özellikle HYT uygulamalarında; danışanlarına tanısal bir etiketleme yerine asıl tanıya neden olabilecek, düşünce, duygu, davranış ve inançlara odaklanır. Bunların birbirleri ile olası etkileşimlerine dikkat eder. Psikolojik rahatsızlıkların kökeninde organik nedenler ve genetik yatkınlığın dışında olumsuz deneyimlerin de olabileceğine dair görüşlere özel önem verir. Psikopatolojiyi çalışır ancak bununla sınırlı kalmaz, danışanlarını yüksek kendilik değeri ile zenginleştirmeyi amaçlar.

Ve nihayet BDH terapisti, nöroplastisiteye (Schwartz & Begley, 2002) ayrı bir önem verir. Terapi sürecinin ardında yatan açıklayıcı bir teorik alt yapının nöroplastisite ile ilişkili olduğunu, benzer süreçlerin yaşandığını kabul eder. Danışanlarına terapi süreci içinde yeniden tanımlayabilmeyi (reframe), farklı bir pencereden görebilmeyi, nedenler bağlamında ele almayı (yeniden atıf), terapi sürecine odaklanmayı (yeniden odaklanma) ve yeni sonuç üzerinden meydana gelen gelişmeler doğrultusunda yeniden odaklanmayı (yeniden değerlendirme) önemser.